Hobi Bahçemizde Yazdan Esintiler
( Babamın kaleminden… )
Merhaba Sevgili Doğa Severler ;
Uzun bir sessizlik döneminden sonra bahçemizdeki gelişme ve değişiklikleri sizlerle paylaşmaya devam ediyoruz. Hani derler ya nerede kalmıştık?
Suyun Bereketi ve Bahçemizdeki gelişmeler;
Bahçemizde yaptırdığımız yaklaşık 180 tonluk su deposunda oluşan çatlak ve deliklerin onarılmasından sonra vakit geçirmeden bahçeye yakın olan deredeki suyun henüz akmaya devam ettiği Nisan döneminde depomuzu küçük ve emektar elektrikli su motorumuzla doldurmamız gerekiyordu. Su doldurma işine Nisan ayının ortalarına doğru başladık ve yaklaşık 130 saat gibi bir zamanda depomuzu doldurduk.
Bu süre havaların yağmurlu ve henüz soğuk olduğu Nisan ayında 5-6 gün sürekli bahçede kalmamızı gerektirdiği için zor bir süreç oldu. Ama yazın kavurucu sıcaklarında ağaçlarımıza daha fazla su verebileceğiz düşüncesi bu sıkıntımızı azalttı. Evet artık küçük birer ağaç olmaya başlayan ağaçlarımızı gerektiği kadar sulayacaktık.
Bahçemizde mevcut olan her biri 20 ton olan 2 adet sulama tankının yanında komşu ile ortak kullandığımız üstü açık olan ve yaklaşık 50-60 ton su aldığını tahmin ettiğimiz kuyumuzun dışında 180 tonluk üstü kapalı bir de depomuz daha olmuştu. Fidanlarımıza geçmiş yıllarda yaklaşık 100 ton su vermekte iken 2020 yılı 15 Mayıs-15 Eylül arasındaki 4 aylık dönemde yaklaşık 250 ton su verebilecektik. Yani her ay için 62,5 ton suyumuz vardı.
Fidanlarımıza Kasım 2019 ayında vermiş olduğumuz solucan gübresinin etkisini de, ağaçlarımızı daha fazla suya kavuşturmak suretiyle görmek istiyorduk. Su kullanımına öncelikle üstü açık olan ve buharlaşma riski yüksek olan kuyudan başladık. Geçmiş yıllarda damlama su sitemini haftada 1 gün 2 saat kadar kullanırken artık haftada 2 gün 3-4 saat kullanmaya başladık. Sulama önceliği ceviz ve meyve fidanlarındaydı. Zeytin fidanlarını da ayda bir sulayacaktık. Sulama faaliyetine planladığımız biçimde devam ettik ve ceviz-meyve ağaçlarımızı en son 14 Eylül 2020 tarihinde suladık. Ağaçların kışa hazırlık yapabilmeleri amacıyla artık sulanmaması gerekiyordu. Şu an sadece sulama tanklarının birinde yaklaşık 10 ton suyumuz mevcut ve bu suyu da zeytin fidanlarına vermeyi düşünüyoruz.
Sulama mevsimi sonucunda özellikle ceviz ağaçlarımızın büyük çoğunluğunda yeni filizlenmelerle birlikte büyüme olduğunu gözlemledik. Bu sonuç ağaçlara Kasım 2019 ayında verilen katı solucan gübresinin yavaş yavaş eriyip yeterli suyla buluşmasının olumlu yansımasıydı. Yani zamanında vermiş bulunduğumuz gübre suyla buluşarak ağaçlara güç ve can katmıştı. Fidanlarımız artık ağaç olmuşlar ve meyveye durmuşlardı. Verdiğimiz emek ve para boşa gitmemişti. Bu durum bizi yeterince mutlu etti. Bazı ceviz ağaçlarında aynı gelişmenin olmamasının nedeninin, toprağın yaklaşık 1-2 metre derinliğinde bulunan killi topraktan dolayı fidanların kök atamadığını ve gelişemediğini tahmin ediyoruz.
Bu arada zeytin fidanlarımızda da önemli gelişmeler oldu Bu fidanlar da artık birer ağaç görünümde. Zeytin ağaçlarımızın büyük çoğunluğu az da olsa meyveye durdu. Şimdi heyecanla zeytinde hasat mevsimini bekliyoruz. Bilindiği üzere gemlik zeytin cinsi hem yağlık hem de sofralık olarak tüketilebilmektedir. Bizim zeytin fidanlarımız da sertifikalı gemlik (trilye) cinsi olduğundan, zeytinler yeterli büyüklüğe ulaştıklarında sofralık yeşil zeytin olarak ta toplamayı düşünüyoruz.
Bahçemizde Yaz ve İlk Meyvelerimiz:
Şubat 2017 ayında dikmiş olduğumuz yaklaşık 250 adet zeytin-ceviz-meyve fidanlarımız 3 yılın sonunda verilen maddi-manevi emeğimizin boşa gitmediğini gösterecek biçimde büyüdüler ve bir çoğu meyveye durdu. Artık hangi meyve ağacının meyvesinin hangi ayda olgunlaşacağını ve toplanacağını öğrenme zamanı gelmişti.
Meyvesi ilk olgunlaşan ağacımız kara dut ağacı oldu. Mayıs ayının başlarında meyvesi olgunlaşmaya ve uzaktan görülmeye başlandı. Mayıs ayı boyunca az da olsa meyvesini yemeye ve komşularla paylaşmaya başladık. Haziran ayında meyvesi olgunlaşan ağaçlardan sıra kayısı ve beyaz dut ağacındaydı. Bahçedeki 3-4 kayısı ağacıyla birlikte 1 adet beyaz dut ağacımız az da olsa meyve vermişti. Kayısı meyvesini de tadıp, komşularla paylaştığımız gibi yiyemeyeceğimiz bir kısmını da çekirdeklerini çıkartmak suretiyle kuruttuk. Bahçede bulunan 2 adet kiraz ağacının da az da olsa meyvesini Haziran ayında tattık. Temmuz ayında erikler olgunlaştı. Ağustos ayı boyunca ise şeftali ve nektarin yedik ve komşularla paylaştık. Ağustos ayının sonuna doğru badem ağaçlarında olan bademleri ilk defa topladık. Eylül ayında ise 2 adet asma ağacında büyüyen mor üzümlerin ve incir ağacında olgunlaşan 3-4 tane incirin tadına baktık. Şu an iki adet ayva ağacı, bir adet muşmula ağacıyla ceviz ağaçlarında meyve kurtlarının girmediği meyveler toplanma mevsimi bekliyorlar.2 adet elma ağacında bulunan 3-5 elmayı ise meyve kurdu girmesin diye zamanından önce toplamak zorunda kaldık. Bahçemizde bulunan 3 adet nar ağacında görülen çiçekler meyveye durmadığı için bu ağaçlarımızdan bu mevsimde meyve alamayacağız. Bahçede meyve vermeyen bir ağacımız daha var. Onun da armut ağacı olduğunu tahmin diyoruz.
Sevgili doğa severler anlattığım gibi bahçemizde; Mayıs ayının başından, ayvaların toplanma zamanı olan Kasım ayının sonuna kadar her türlü meyveye ulaşma olanağımız olacak. Önümüzdeki yıllarda meyvelerin fazlasını komşularla paylaşmaya devam etmeyi (PAYLAŞMAK GÜZEL BİR OLAY VE DUYGU)ve bazılarını kışlık ihtiyaç içinde kurutmayı düşünüyoruz.
Bahçe Aletlerimiz Çoğalıyor :
Bu arada sizlerle bir gelişmeyi de paylaşmak istiyorum. Yaklaşık 4 yıldır ilaçlama işlerimizi yapmaya çalıştığımız sırt tipi şarjlı ilaçlama makinesinin dışında 100 metre hortumu 200 litre hacmi bulunan elektrikli bir ilaçlama makinesi daha aldık. Bu aleti bahçenin ortasına sabitleyerek, hem cevizleri ve meyveleri hem de zeytinleri bir defada ilaçlama şansına sahip olduk. Bu aleti 2-3 defa kullandık. Bu ilaçlama makinesinin kullanılıp tecrübe edilmesi sonucunda yaşadığımız kolaylıklar ve zorluklar(avantajlarını ve dezavantajlarını) konusundaki kanaatimizi de sonraki yazılarımızda sizlerle paylaşmayı da düşünüyoruz. Ayrıca yeni yaptırmış bulunduğumuz su depomuzu daha kısa sürede doldurmak amacıyla almayı düşündüğümüz su motoru konusunda araştırmalarımız da devam ediyor.
Hakeden Bir Teşekkür:
Diktiğimiz fidanların yaklaşık 3 yılda meyve verecek kadar büyümüş olmaları, emeğimizin boşa gitmediğini gören bizleri fazlasıyla sevindirdi. Artık meyve veren ağaçları olan bir bahçemiz vardı. Bu sonuçta her türlü zorluğa rağmen başladığı işe devam etme kararlığında olan bizlerin ve başta bahçe alet ve edavatları, organik-hayvan gübresi, zirai ilaç konularında sürekli araştırma yaparak bizi yönlendiren ve motive eden, İzmir dışında bulunmasına rağmen her fırsatta yanımıza gelerek her alanda yardımcı olmaya çalışan oğlumuz Çağlar’ın büyük katkısı bulunmaktadır. Kendisi bu yazıları yazmam için de beni sürekli motive etmeye çalışmıştır. Yaklaşık 5 yıldır doğaya verdiğimiz maddi-manevi emeği hatasıyla-sevabıyla yaşadıklarımızı ve edindiğimiz tecrübeleri sizlerle paylaşmak ve doğaseverlerin ihtiyacı olan bilgilere kolayca ulaşmalarını sağlamak, gerektiğinde sorularına yanıt vermek ve bir çok kaynakta bulamayacakları bilgileri toplu olarak bir kaynaktan yararlanarak bulmaları amacıyla da bahceblog.com web sitesini kurmuş, yönetmiş ve yönetmeye de devam etmektedir.Doğa severler olarak kendisine teşekkür borçluyuz. Onun bu azmi olmasa doğadaki bu yolculuğumuz devam edemez ve tecrübelerimizi sizlerle paylaşamazdık. Onu kocaman öpüyoruz. Umarım hep birlikte doğaya olan bu yolculuğumuz kesintisiz devam eder.
Evet sevgili doğa severler, gezegenimizin her yıl 2-3 derece daha fazla ısındığını bilince çıkartarak suyun insanlığın ve tüm canlıların hayatındaki yerinin daha önemli olacağı düşüncesiyle, su kullanımında daha dikkatli olmamız gerektiği, devletler arasında gelecekte yaşanması olası savaşların en büyük nedenlerinden birinin su yokluğu olacağını unutmayalım. Biz bahçemizde dikimini yaptığımız fidanlarımızı sulamak için en başta damlama sulama sistemini kurarak, su tasarrufuna katkıda bulunmaya çalıştık. Unutmayalım ki her şeyin sonu vardır.
Doğayla Kalın, sağlıklı kalın
ne güzel doğayla iç içe olmak, insan hep böyle bir yerde yaşamak istiyor.
En sonunda hepimiz toprakla temas edeceğimiz bir yaşam stilini benimseyeceğiz.